An'da Olmak
''Kırmızı otobüsler vardı önceden körüklü. Tıklım tıklım binilirdi öyle çok yoktu sanırım otobüs seferleri. İçinde kabin gibi bir yerde oturup bilet kesen biletçiler olurdu. Bileti alıp içeri geçerdi insanlar. " dedi hiçbir şey yokken lafı gelişine söylüyordu işte. Muhabbet açmanın en eski usulü geçmişten bahsetmektir. Geçmişe hangi pencereden baktığınızı gösterir karşındakine. O da işte ben böyle bakıyorum geçmişe der gibi muhabbetin dimağını böylece oluşturmuştu. Devam ettiler sonra karşılıklı geçmişten güzel anıları sere serpe ortalığa dökmeğe. 'Özlemiyor değilim o otobüsleri, otobüslere bindiğinde yer kapabilme telaşından çok birbirine yer verme telaşesi olurdu çünkü.' dedi diğeri..
'Hiçbir şey eskisi gibi değil, değişiyoruz zamandan tasarruf eder gibi yaşıyoruz. Kısa anlamsız geçirimsiz bir toprak gibi ne yaşadığımız bilmeden ömrümüzden yitip gidiyor zaman öylece değil mi?'
'Öyle olmaz mı hiç? Bugün geçmişi yarın ise bugünü özleyeceğiz. Nedir bu yitip giden ele avuca sığmayan şey? '
Yürürken bir sokak arasına gelmişler ve sokağın ruhu var dedikleri bir yerde durmuşlardı ikisi de. İkisi de sessizleşti ve yolun uzunluğuna baktıkları sırada onun dikkatini bir telefon kulübesi çekti. Telefon kulübesinin duruşu onun gönlüne annesinin hasretini tutuşturmuştu. Gözünün önüne telefon kulübesinde annesinin yağmur yağış demeden pardesüsünü giyip soğukta telefon sırası bekledikleri anlar geldi. Özlem böyle bir şeydi demek..
Muhabbetin ortasında bir yerde sessizlik bozuldu ve istemsizce gökyüzünden konuşmaya başladılar. Havanın seyrini konuşmalarına ortak etmek aslında gökyüzüne rahatça bakabilmenin de bir yolu olmuştu. İstedikleri kadar gökyüzüne bakabilir ve aynı adımları gökyüzüne atarcasına konuşabilirlerdi. Gökyüzü ise bir oyun oynuyordu şimdi, yağmur mu dolu mu kestiremedikleri bir bulut belirivermişti üzerlerinde. Kendilerini tarihi bir kapının tarihi eşiğinde bulmuşlar işte tam da o sırada tahmin ettikleri gibi bir dolu sağanağına yakalanmışlardı. Kimsenin hayal edemeyeceği güzellikte bir an. Tarih o iki kişiyi o kapının eşiğinde yağmurun altında sessizce izledi. Gökyüzü ise konuşulanları bir sır gibi sakladı.
Zaman o an için o kapıda sessizce bekleyen iki kişiyi, geçmişin hatıralarından çekip geleceklerini yazıyordu. Bunu yalnız yağan yağmur, asırlık kapı ve gökyüzü biliyordu..
Yorumlar
Yorum Gönder